NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ الْمُسَيَّبِ
وأَبِي
سَلَمَةَ
سَمِعَا أَبَا
هُرَيْرَةَ
يُحَدِّثُ
عَنْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ قَالَ
الْعَجْمَاءُ
جُرْحُهَا
جُبَارٌ وَالْمَعْدِنُ
جُبَارٌ
وَالْبِئْرُ
جُبَارٌ
وَفِي الرِّكَازِ
الْخُمْسُ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
الْعَجْمَاءُ
الْمُنْفَلِتَةُ
الَّتِي لَا
يَكُونُ
مَعَهَا أَحَدٌ
وَتَكُونُ
بِالنَّهَارِ
لَا تَكُونُ بِاللَّيْلِ
Ebû Hureyre (r.a)
Rasûlullah (s.a.v)'den, şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Hayvan'ın
yaralaması hederdir. Mâden (de uğranılan zarar) hederdir. Kuyu (da uğranılan
zarar) hederdir, Rikâz da beşte bir vardır.”
Ebû Davud: Açma
(hayvan); yanında kimse bulunmayan salıverilmiş başıboş hayvandır. Bu da gündüz
olur, gece olmaz, demiştir.
İzah:
Buhâri, zekât, diyât;
Müslim, hudûd; İbn Mâce, diyât; Tirmizî, zekât, Ahkâm
Hadisi ahkâm yönünden
tahlile başlamadan önce üç kelime üzerinde kısaca durmak istiyoruz:
ACMÂ:
"Hayvan" diye terceme ettiğimiz bu kelime, sözlükte sessiz, dilsiz
mânâlarına gelir. Konuşmaya gücü yetmeyen herşey açmadır. Hayvanlar da
konuşmadıkları için bu adı almışlardır. Ancak bu kelime hayvanlar için kullanıldığında
yırtıcı olmayan ve mülkiyet altına giren büyük ve küçük baş hayvanlar
kastedilir.
HEDER:
"Cübâr" kelimesine karşılık kullandığımız bu kelime, boşa giden,
karşılıksız, tazminat alınmayan demektir. Yâni, "bu cinayet hederdir"
denildiğinde mânâ "bu cinayet karşılıksızdır, diyeti gerektirmez" demektir.
RİKÂZ: Kâmus'ta bu
kelime; "Allah'ın yerde gizlediği maden, câ-hiliyye dönemine ait define,
altın ve gümüş parçaları" mânâlarınadır.
İmâm Nevevi kendi
mezheplerinde bu kelimenin; Cahiliyye devrine ait defineler olduğunu ve bunun,
cumhurun görüşü olduğunu, Hanefilere göre ise mâden mânasına geldiğini, onlarca
bu iki kelimenin müteradif olduklarını söyler.
Hadis-i Şerifte dört
konunun ahkâmı beyan edilmektedir. Şimdi de onları ele alalım:
1. Hayvanın yaralaması
hederdir: Bu mes'eleye kısmen bir önceki hadiste temas edilmişti. Ancak orada
söz konusu olan hayvan, üzerinde binicisi veya arkasında sürücüsü yada önünde
yedicisi bulunan hayvandı. Burada söz konusu olan ise yanında kimse olmayan, salıverilmiş
başı boş hayvandır.
Bu cümle, yanında
hiçbir kimse olmayan bir hayvanın her ne suretle olursa olsun birisini
yaralaması veya öldürmesi halinde sahibine diyet yada başka bir ceza
verilmeyeceğine delâlet etmektedir. Ancak, musannif Ebû Davud, hadisin sonuna
koyduğu kayıtla bu hükmün gündüze ait olduğuna dikkat çekmiştir.
İmam Nevevî'nin
belirttiğine göre; yanında kimse bulunmayan bir hayvanın gündüz verdikleri
zarardan dolayı sahiplerinin sorumlu tutulmayacaklarında ulemâ müttefiktir.
Ama gece zarar verirse İmâm Mâlik'e göre, hayvan sahibi zararı tazminle
yükümlüdür. İmâm Şafiî ve arkadaşlarına göre ise, hayvanın sebep olduğu
zararda sahibinin kusuru varsa zararı öder, aksi halde ödemez.
İbn Âbidin'in
bildirdiğine göre, İmâm Şafiî'nin gece ile gündüz arasında fark gözetmesi
sahibinin geceleri hayvanı bağlamak zorunda olmasından dolayıdır.
Hanefilere göre;
salıverilmiş olan hayvan ister gündüz olsun ister gece bir mala veya insana
zarar verirse, sahibine hiçbir sorumluluk yoktur. Hanefi fıkhına ait
eserlerde, görüşlerinin delili olarak üzerinde durduğumuz hadis verilmektedir.
2. Madende uğranılan
zarar hederdir: Bundan maksat şudur: Bir kimse kendi arazisinde veya mevât
arazi denilen sahipsiz ve yerleşim bölgelerinin uzağındaki bir yerde maden
çıkarmak için yeri kazar ve oraya birisi düşüp bir zarara uğrarsa, madeni kazan
sorumlu tutulamaz. Aynı şekilde, maden kazmak için tuttuğu işçi göçük altında
kalsa işveren sorumlu tutulamaz.
Tabi bu hüküm küçük
çapta olup, güvenlik için bir takım tedbirler gerektirmeyen madenlerdedir. Ama
bugün olduğu gibi büyüyen ve güvenlik tedbirleri gerektiren madenlerde
işverenin kusurundan dolayı meydana gelen kazaları farklı değerlendirmek
gerekir.
3. Kuyuda uğranılan
zarar hederdir: Bundan maksat da, madende olduğu gibi, kişinin kendi milkinde
veya kuyu kazma hakkı olduğu başka bir yerde kazdığı kuyudur. Böyle bir kuyuya
düşen bir insanın veya hayvanın zararını kuyu sahibi ödemez. Ama umuma ait bir
yolda kuyu kazarsa bu kuyunun vereceği zarar heder değildir. Şayet birisi
oraya düşer de ölürse, Ölenin diyetini kuyu sahibinin âkılesi öder.
Eğer bir kimse
arazisinde kuyu kazdırmak için birkaç işçi tutar ve kuyu kazılırken işçilerden
birisi toprak altında kalarak ölürse, diyeti (ölende dahil) bütün işçiler tarafından
ödenir. Meselâ dört işçi olsa ve birisi ölse diyet dörde bölünür. Dörtte üçü
kalan üç işçi tarafından ödenir.
4. Rikâz'da beşte bir
vardır: Rikâzdan maksadın ne olduğu yukarıda açıklanmıştı. Bu hadisten anlıyoruz
ki toprak altından çıkartılan mâden veya cahiliyye dönemine ait definelerin
beşte biri devletin hakkıdır. Bu konu Zekât bahsinde geçmiştir.